BİTİRMEDEN BAŞLAYAMIYORSUN

Her gün bir şeyler bitiyor ve yerine yenileri başlıyor. Bitirmeden başlayamıyorsun ve boşaltmadan da dolduramıyorsun içini.

Hayatımızda her şeyin bir ömrü ve görevi var. İnsan çoğu zaman sadece seyrediyor kendi hayatının filmini seyreder gibi. Bize dokunup geçen ya da çarpıp deviren her şey bir tecrübe olarak hafızaya yerleşiyor.

İçimizdeki ses bizi bir yerlere sürükler. Bazen ufak bir rüzgârın şefkatli dokunuşlarıyla, bazen de ıslana ıslana öğreniriz hayatı. Dışarıdan duyulmasa da, içimizdeki ses çılgınca bağırır. Aslında yaraların sonsuza kadar kalmayacağına inanırız.

Çünkü yaşam her şeyi yok etmek istercesine, bir saniye öncesini bile unutulmaya mahkûmmuş gibi geçmiş ilan ederek akmaya devam ediyor. Yaşadığımız ne varsa bir gün bizi bırakıp gideceğini biliriz. Geçmişin geçmemiş acıları ya da, geleceğin gelmemiş hayalleri arasında sadece bugüne sahip olduğunu biliriz.

Şu anın kahramanı olup ellerimizle tutabiliyorsak ne mutlu. Hayatımızdaki her şeyi uğurlarken acı duyarız. Hayatın, ilişkilerin, dostlukların, tüm dokunduklarımızın, tüm hayalini kurduklarımızın, bütün kırgınlıkların ve tüm yürek yaralarının da bir ömrü var.

Veda etmek üzere olduğumuzu bilmeden yaşamak, bir gün ellerimizden kayıp gideceğini bildiğimiz bir şeye tutunup yaşamak, gideceğini bile bile gel demek, duracağımızı bildiğimiz halde inadına koşmak, ömrümüz boyunca sürer.

Her yaşın ayrı bir güzelliği var. İçinde bulunduğumuz yaşı değil de, geçmişteki çocukluk zamanlarını, ya da geleceğin henüz gelmemiş günlerini hayal edip içinde bulunduğumuz anın farkına varamayız.

Hep bir şeyleri beklerken ömrümüzde devam eder. Hayatımıza giren insanlar, olaylar kendi hikâyesiyle gelir, kendi yazgısıyla uzaklaşır. Adını koymasak bile yüreğimiz alacağımız yarayı, yaşayacağımız acıyı hisseder.

Artık daha bilerek, daha görerek yaşamaya başlarız. Kendimizi daha az kandırırız. Karar aldığımızda yürüyeceğimiz yolu eskisinden daha iyi seçeriz. Kendimize daha çok güleriz. Her halimiz sevimli gelir bize.

Kendimizle savaşmayı bırakırız. İçimizdeki sesi susturmak yerine, onunla tanışmayı, onu dinlemeyi ve anlamayı öğreniriz.

Üstünü örttüğümüz sıkıca kapattığımız duygu ve düşünceler korkutmaz bizi Doğal halimizle duygularımızı söylemenin inanılmaz hafifliğini hissederiz. Kendimizi eskisinden daha değerli daha özel hissederiz.

Allah'ımızla baş başa olduğumuzu hep düşünürüz. Yaşadığımız her an, o anda yanımızda olan sevdiğimiz insanlar, konuştuğumuz konular, kurduğumuz hayallerin hepsi çok değerli. Her yaş dilimi insana eşsiz deneyimlerin kapısını açıyor.

Her kazanılan tecrübe arttıkça, sükûnetimiz de artıyor. Hayata eskisinden daha kabul edici baktığımızı hissederiz. Kendimizle yüzleşiriz. Bulunduğumuz anın içinde mutlu olur, kendimizi daha çok severiz. Yanan bir ateş odun atılmazsa söner.

Duyguları beslemek gerekir. Hayattaki birçok şey emek ve bakım ister. Çocuklar, yıllarca verilen fiziksel ve duygusal emeklerin sonuçlarıdır. Sevgiyle büyüyen çocuklar, sevmeyi bilen yetişkinler olurlar.

İnsan emek verdiğine daha çok sahip çıkar, benimser ve korur. Onu kaybetmekten korkar. Çabayla kazanılmış para kıymetlidir. Daha dikkatli harcanır.

Evimizi kendimiz temizlediğimizde çok zevk alır ve korumaya çalışırız. İnsan emek vererek ve bekleyerek kazandıklarının kıymetini iyi bilir ve ona daha çok sahip çıkar. Her süreç ve her olay görevini tamamlar.

Geriye bize öğrettikleri kalır. Bu öğrettiklerinden ancak kendi kabımız nispetinde doldururuz. Hayatta her şey istediğimiz gibi olsun isteriz. Kendi görebildiklerimizde mutluluğun bizi beklediğini düşünürüz.

Ama kaderin sahibi Allah'ımız her zaman bize bizim istediğimiz gibi yardım etmeyebilir. Bir annenin şefkatinden dolayı, çocuğuna hayır demesi gibi, gerçekleşmeyen olaylarda da, bir tür korunma vardır aslında.

Bizi bizden daha iyi bilen, çizdiği yolun virajlarını, engebelerini, çok uzaklardan gören, tabiî ki, biz istesek te, kendimizi uçurumdan atmamıza izin vermeyecektir. İnsan gerçekleşmeyen her arzusunda Allah'a inandığı için sabır borçludur. İçimizde birçok ses aynı anda konuşur.

Nefsimiz ayrı konuşur, kalbimiz ve aklımız ayrı konuşur. Bazen de hepsi aynı anda sıkıştırır. Duygularının farkına varan, onları inkâr etmeyen, yüz yüze gelmekten korkmayan insan, onları kontrol etmeyi de, doğru ifade etmeyi de öğrenir. Kandırılması en kolay olan kendimize rağmen, önce kendimize dürüst olmalıyız. Esnek ve güçlü olanlar yürekleriyle yaraları çabuk tamir ederler.

Yeter ki, içimizdekini doğru ve güzel bir dil ile anlatabilelim. Aslında hiçbir şey için geç kalmış sayılmayız. Ölçüyü ancak yüreğimizin sesi verebilir. Yüzleşmek ürkütücü olsa da büyütücü etkisi daha fazladır.

Dünyada hep bir yarış vardır. Bu yarışı sadece kendimizle yaptığımızda tatmin ve mutlu oluruz.

Zihinsel olarak esnek olmak, kalıtsal düşüncelerden kurtulmak dengeli çalışmamıza yardım eder. İşlerimiz kolaylaşır.

SAYGILARIMLA

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mebruke BİCAN Arşivi

SEVGİ

28 Şubat 2024 Çarşamba 22:17