TAVŞANIN OYUNU

Ormanlar kralı dehşetle kükrüyor, karnını doyurmak için kendinden güçsüz hayvanları avlamaya devam ediyordu.

Ondan kaçıp kurtulmak çok zordu.

Günlerden bir gün, ceylanlar, tavşanlar, dağ keçileri, zürafalar ve diğer hayvanlar toplanıp bu kötü gidişin önüne geçmek istediler.

Topluca Aslanın huzuruna çıkıp Efendimiz dediler... "Biz ormanda anlaştık. Hergün ölüm korkusu çekmektense içimizden birinin gönüllü olarak kurban olmasına razı olduk. Böylece siz hiç yorumlayacaksınız. Avınız ayağınıza kadar gelecek, biz de sıra kendimize gelinceye kadar korkudan uzak yaşayacağız.

Kral Arslan bu teklife razı oldu. Nihayet aradan günler geçti, kurban olma sırası tavşana geldi. Zavallı uzun kulak ölümden çok korkuyor, kendi ayağıyla gidip aslanın pençeleri arasında can vermeye bir türlü razı olmuyordu.

Birden aklına parlak bir fikir geldi. Ormanda oyalanıp gidişini geciktirdikten sonra huzura çıktı. Arslanın karnı acıkmış sinirleri gerilmişti. "-Niçin bu kadar geç kaldın ?!" diye bağırdı.

Tavşancık boynunu büküp. "-Hiç sormayın efendim yolda gelirken başka bir arslan gördüm. Kralın kendisi olduğunu söyleyip size hakaret etti. Elinden zor kurtuldum"...

Kral Arslan daha çok sinirlenmişti. "-Kim bu küstah ?!" diye kükredi. Galiba kanına susamış gideyim cezasını vereyim. Tavşan önde arslan arkada bir süre gittikten sonra derin bir kuyu başına ulaştılar.

Tavşan  "-İşte size hakaret eden yalancı kral bu kuyu içinde. "Arslan kuyuya eğilip bakınca su üzerine akseden kendini gördü. Bağırıp çağırdı. Sudaki de bağırınca kendinden geçip, hırsla atıldı kendini buz gibi suyun içinde buldu. Küçücük bir tavşan tarafından aldatıldığını fark ettiğinde iş işten geçmişti. (Ahmet Efe)...

Tedbir almak çok önemli. Aşırı tedbir telâşına girmek sıkıntı yaşatır. Tedbiri aldım ne olursa olsun sıkıntı ve kayıp yaşamam dediğimizde kendimizi garantiye aldığımızı zannederiz.

Bu dünyada başımıza ne geleceğinin garantisi yok. Yarın nasıl bir gün geçireceğimizi bilemeyiz. Hesapta olmayan sıkıntılarla karşılaşabiliriz. Her şey sınırsız gücün sahibi Allah'ımızındır.

Geri dönüşü olmayan noktaya geldiğimizde, iş işten geçtiğinde gerçekleri anlasak bile faydasız olur. Dünümüzü, bugünümüzü, yarınımızı bilen Allah'ımızdan bizim için tedbir almasını istemeliyiz.

Hiç kimse tek başına zorluklara karşı zafer elde edemez. Kâinatın yaratıcısının gücüne güvenmeli, onun istediği şekilde davranmalıyız. Afetler olduğunda bütün dünya bir araya gelse bile o felâketi engelleyemez. İşte insanoğlunun gücü bu kadarla sınırlıdır.

Hayırlısı deyip yolumuza devam etmeliyiz. Sabah gözümüzü açtığımızda sabrın bizimle olması gerekiyor. Günümüzü bazen hüzünlü geçirebiliriz. Sabırlı olursak çözüm aramaya başlarız. Tedbirsiz müdahale edince kendimizi içinde buluruz.

Başımıza ne gelirse çekmek zorunda kalırız. Zaman çok önemli. Bize sunulmuş ömür sermayesini iyi değerlendirmeyip, hep ertelersek, zamanı iyi değerlendiremezsek, hayatın içindeki gerçekleri birbirine karıştırıp geciktirmiş oluruz.

Tavşan canını kurtarmak için, kurnaz davranarak arslandan kurtulmuş. Aslında doğruluk her an yaşanılması gereken bir duygudur. Doğruluk doğruyu, yanlışlık yanlışı beraberinde getirir. Üst üste hangisini çok yaşarsak, bizde o yoğunlaşır o birikir. Hangisini çok biriktirirsek öyle yaşarız. Bizler yine de doğruluğu, faydalı olanı biriktirmeliyiz.

Hayırlı Ramazanlar. SAYGILARIMLA...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mebruke BİCAN Arşivi

SEVGİ

28 Şubat 2024 Çarşamba 22:17