Zeliha BÜYÜKCENGİZ

Zeliha BÜYÜKCENGİZ

EĞİTİMCİ OLARAK ATATÜRK

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, uluslararası barışın mimarı, yenilgisiz komutan,  Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk, ülkesinde ve dünyada  sömürgeciliğin ve emperyalizmin en kudretli düşmanı olmuş, Türk Milleti’ni emperyalizmden korumak için Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş, siyasal, hukuksal ve sosyo-ekonomik sistemlerin inkılapçısı olmuştur.

Atatürk, Mili Mücadele dönemi ve daha sonrasında milletine yaptığı konuşmalarda ne denli etkileyici, ikna edici olduğunu ispat etmiş büyük hatiptir. Kültür devrimciliği ve hümanist  yaklaşımıyla, ulusal kurtuluş ve yeni doğan ulus önderleri için örnek olmuş, 20. yüzyıl rönesansının kahramanıdır.

Bu yüzyılda, Doğu’da ve Batı’da, aynı başarıların çoğunu kazanmış liderlerin sayısı çok azdır. Bu kadar kısa bir zaman zarfında bunca başarıyı gösteren, etkisi sürekli devam eden başka bir şahsiyeti düşünmek imkansız  gibidir.

Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından hemen sonra Devlet teşkilatının her yanında yeni devletin felsefesine uygun esaslı değişiklikler yapıldı; daha doğru bir deyişle pek çok şey yeniden kuruldu. Eğitim alanında Türkiye’nin öteden beri halledemediği bazı büyük problemleri vardı; eğitimde ikilik, yazının değiştirilip değiştirilmemesi, ilköğretimin yaygınlaştırılması, halkın aydınlatılması, yabancı okullar meselesi gibi… Bu konular uzun zamandan beri tartışıldığı halde bir sonuca varılamıyordu. Yeni Devlet, aynı problemleri mecburen devralmıştı, ama bunları çözümleyemediği sürece icraatını rahat sürdürebilmesi ve hatta yaşayabilmesi bile zorlaşacaktı.[1]

Mustafa Kemal'in Anadolu Harekatı büyük bir dehanın eseridir. Muhteşem bir örgütleme örneği ve metodunu vermektedir. 1920 Mayıs’ında kurulan TBMM Maarif Vekaleti, onca yokluk ve yoksulluk içinde kısa zamanda Anadoludaki  bütün öğretmenleri kendi yönetimi altında toplamayı başarmıştır.

Osmanlı Devletinde  Maârif-i Umûmiye Nezâreti’nin görevlerini,1920 yılından sonra Ankara'daki Maarif Vekâleti üstlenmiş, sonradan dilde yapılan sadeleştirme sonucu Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı adını almıştır.

Maarif Vekâleti, TBMM'nin altıncı çalışma yılının açılışından sonra  bütün Türkiye'deki eğitim teşkilâtına  bir genelge yayınlamıştır. Bu genelge ile, saltanatın yüzyıllardır  istibdadı ve taassubu ile memleketin harabeye çevrildiği, öğretmenlerin artık irticaî görüşlerin tahribatına izin vermemeleri gerektiği;bütün öğretmenlerin cehalete, taassuba ve bunların dayanakları olan zümre ve kurumlara karşı bilinçli bir «cihad» yapmalarının istendiği vurgulanmıştır.

Bu genelgede öğretmenlere şöyle deniliyordu: «Çocuklarımızda riyaya, taassuba, sahtekarlığa karşı derin bir nefret uyandırmak ve onları en medenî (...) bir ilm-i ahlak mefkuresiyle teçhiz ederek Türkiye Cumhuriyeti'nin fedakar, faziletli, milliyetçi ve teceddütcü vatandaşlarını yetiştirmek vazifesiyle mükellefsiniz. »[2]

Bu genelgede bütün öğretmenlerden çocukların riya(topluma, insanlığa, dine aykırı ikiyüzlü, aldatmacı davranış), taassub( doğru ve yanlışlığına bakılmaksızın, sorgulamadan, bir fikre körü körüne bağlanmak, bağnazlık), sahtekarlık gibi kötü duygu ve düşüncelerden nefret ettirilmesi ve onları ilim, ahlakla donatılmış bireyler olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin fedakar, faziletli, milliyetçi ve teceddütcü (eskimiş, zararlı ve yetersiz sayılan şeyleri yeni, yararlı ve yeterli olanlarıyla değiştiren, yenileyen) vatandaşlar olarak yetiştirmeleri istenmiş, öğretmenler bu görevle mükellef kılınmıştır ve bunun bilinçli bir «cihad» olduğu vurgusu yapılmıştır.

16-45 yaş arasında binlerce kadın ve erkeği çatısı altına toplayan Millet Mektepleri’nde Sabit ve Gezici olarak ikiye ayrılan iki sınıfta ders verilmiştir: A sınıfında daha çok okuma yazma öğretimi üzerinde durulmuş; B sınıfında ise Kıraat, Tahrir, Hesap, Ölçüler, Sağlık Bilgisi, Yurt Bilgisi’ne ağırlık verilmiştir. Bu okulları bitirenlere Atatürk, Anayasa metnini hediye etmiştir.[3]

Bu dönemde Dershane sayısı A kategorisinde 32.123 erkek, 11.996 kadın, B kategorisinde: 7876 erkek, 2025 kadın olmak üzere toplam 54.020 dershane açıldı. Öğretmen sayısı A kategorisinde 30.134 erkek, 7960 kadın; B kategorisinde 6474 erkek, 2120 kadın olmak üzere toplam 46.688 öğretmen görev yaptı. Dershanelere, A kategorisinde 1.254.176 erkek, 702.870 kadın, B kategorisinde 244.413 erkek, 104.007 kadın olmak üzere toplam 2.305.466 öğrenci devam etti. Dershanelere devam edenlerden A kategorisinde 627.766 erkek, 276.294 kadın; B kategorisinde 157.339 erkek, 63.517 kadın olmak üzere 1.124.916 öğrenci başarı göstererek diploma almaya hak kazandı. Okul dışı eğitim alanlardan sınava girip başarılı olanlar ise A kategorisinde 76.141 erkek, 21.465 kadın; B kategorisinde 21.843 erkek, 2784 kadın olmak üzere 122.233 kişi diploma almaya hak kazanmıştır.[4]

28 Ekim 1927 tarihindeki Türkiye nüfus sayımında Anadolu’nun nüfusu 13.649.945 kişi olarak belirlenmiştir.[5] 20 Ekim 1935 tarihinde,Türkiye nüfusunun 16.158.018 olduğu tespit edilmiştir.[6] 1927’de halkın %10,7’si okur yazarken bu oran1935’te 8 yıl gibi bir zamanda %19,5 olup iki katına yükselmiş, 1940’ta ise  %22,4’e yükselmiştir.[7]

 

[1] ERGÜN, Mustafa,(1984) “ Atatürk’ün Eğitim Devrimlerinin Anlamı” , Çağdaş Eğitim. 91-91,1984. s.11-15; 11, 15 ve 22-26

[2] A.g.m.(1984),s.6

[3] Işık, Yasemin ,(2020) “Mustafa Kemal Atatürk’ün Eğitimci Kişiliği ve “Başöğretmen” unvanı”, Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi (ASEAD)www.asead.com,cilt 7 sayı1, yıl 2020, s.173-196

[4] YÜCEER,Saime,Türkiye’nin Aydınlanma Sürecinde Bir Kültür Devrimi Millet Mektepleri”,s.30

[5] SEMİZ,Yaşar,1923–1950 Döneminde Türkiye’de Nüfusu Arttırma Gayretleri ve Mecburi Evlendirme Kanunu (Bekârlık Vergisi” , Türkiyat Araştırmaları Dergisi,s.428

[6]  ^ a b "1935 Genel Nüfus Sayımı" (PDF). 20 İlkteşrin 1935 Genel Nüfus Sayımı. DİE. 2 Haziran 2021 tarihinde  kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Şubat 2021

[7] A.g.b.(2020),s.173-196

Önceki ve Sonraki Yazılar
Zeliha BÜYÜKCENGİZ Arşivi