Zeliha BÜYÜKCENGİZ
ÖĞRETMENLERİMİZ
Bu yazımızda 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle öğretmenlere hitaben bir nutuk(söylev)yazmaktan ziyade, öğretmenlik mesleğiyle ilgili bir makale yazmaya karar verdim. Öğretmenin değerlendirilmesinde bilgi, kişilik, çevreye uyum, çevre kalkınmasına katılma, halkla ilişkiler gibi ölçütler kullanılmaktadır.
Bir ülkenin geleceğinin mimarı, öğretmenlerdir. Devlet Başkanı’nı, Bakan’ını, Milletvekili’ni, Akademisyen’ini, Doktor’unu, Mühendis’ini, Avukat’ını, Öğretmen’ini, Asker’ini, Polis’ini, Şoför’ünü, kısacası toplumun her kesiminde hizmet veren insan gücünü yetiştirenler hep öğretmenlerdir. Ülkelerin kaderlerinde öğretmenler çok önemli roller oynamaktadır. Öğretmenler, eğitim sisteminin en temel öğesidir. [1]
Öğretmenlerin toplumsal rolleri Cumhuriyet tarihi boyunca ön planda tutulmuş ve öğretmenler sosyal ve kültürel dönüşümün en önemli uygulayıcısı ve aktarıcısı olarak görülmüştür[2].
Öğretmenlere atfedilen “bir ulus meydana getirmek” mesuliyeti, Milli İrade’nin öğretmenlere ne denli önem verdiğinin ispatıdır. Bu toplumsal rol öğretmenlik mesleğinin saygınlığını diğer mesleklere nazaran daha ileri seviyelere yükseltmiştir. Daha sonraki yıllarda, öğretmenlerin toplumsal rolü Köy Enstitüleri’nin açılmasıyla dönüşüm geçirmiştir. Fakat öğretmenlik mesleği yine değerini korumuştur.
Tarihi geçmişimize baktığımızda, çeşitli öğretmen tipolojilerinin varlığı söz konusudur. Bunlardan ilki, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde öğretmen kavramının bir din görevlisi olan “hoca”dan bir devlet görevlisi olan “muallim”e dönüşmesidir. İkinci tipoloji ise Cumhuriyet rejiminin başlangıcına damgasını vuran “devletin modernleştirici öğretmenidir”.
Üçüncüsü, 1960’lardan 1980’lere kadarki dönemde öne çıkan “toplumun ilerici öğretmeni” olarak tanımlanabilir. Dördüncüsü ise, 1980’lerden bu yana “sınava hazırlayıcı teknisyen öğretmendir”. Yıllar boyunca öğretmenlere duyulan güvenin “eti senin, kemiği benim” ifadesiyle dile getirildiği ülkemizde, öğretmene ve öğretmenliğe yönelik algının değiştiği gözlenmektedir.
Artık öğretmenlerin rolü daha çok, öğrenci için akademik fayda sağlamak ve bilgileri aktarmak biçiminde sınırlanmaktadır. İdealist, sosyal sorumlulukları bulunan, toplum inşasına yardımcı öğretmenden; teknisyen ve her bir ailenin tek başına çok değerli çocuklarına daha ayrıcalıklı bir birey olması için, ihtiyaç duyulması gereken öğretmene doğru dönüşüm yaşıyoruz. Yöneticilerin dil ve üsluplarının öğretmenlerin mesleklerini yorumlamaları konusunda etkili olduğu, mesleki verimi etkilediği şüphesizdir.
Öğretmenlerin çalışma süreleri, ekonomik durumları ve mesleki talepleri, çoğu zaman eksik bilgi ile tartışma konusu edilmemektedir. Öğretmenlerin az çalışıp çok tatil yaptığı dile getirilirken, iş yükü hesaplamasında ön hazırlık ve planlama, ödev ve sınav değerlendirme, nöbet, rehberlik, bürokratik bilgi ve belge düzenlemelerin, ikili öğretimin doğurduğu mesai kaymaları gibi uygulamaların ve uzaktan eğitim gibi gerçekten çok zahmetli olan, velilerle iletişim kurma gibi etkinliklerin dikkate alınmadığı görülmektedir. Bu noktada, yetersiz fiziki koşullarda hizmet üretmeye çalışan öğretmenlerin, mesleğin beraberinde getirdiği doğal yıpranmalar düşünülmeden değerlendirilmesi ve bu koşulların dikkate alınmaması doğru değildir.
Bu ve benzeri hususların çözüme ulaştırılması için, Milli Eğitim Bakanlığı, 2017 yılında olumlu bir adım atmış; 2017-2023 Yılları Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi metninde bu konuyu ana amaçlardan biri olarak ele almıştır.
Bu belge içerisinde “Yüksek nitelikli iyi yetişmiş ve mesleğe uygun bireylerin öğretmen olarak istihdamını sağlamak”, “Öğretmenlerin kişisel ve mesleki gelişimini sürekli kılmak” ve ”Öğretmenlik mesleğine yönelik algıyı iyileştirmek ve mesleğin statüsünü güçlendirmek ” olmak üzere üç temel amaç bulunmaktadır. [3] “Öğretmenlik mesleğine yönelik toplumsal algının ve mesleki statünün nasıl güçlendirileceğine ilişkin öneriler ise, takip eden bölümde sunulmuştur.
Öğretmenlik mesleğine yönelik toplumsal algı ve statü nasıl güçlendirilir?
▶ Eğitim politikalarında, örgütsel yapı içinde öğretmenlerin görüşleri dikkate alınmalı, karar alma süreçlerine aktif katılımı sağlanmalıdır. Böylelikle öğretmenler kendilerini daha değerli hissedecektir. Bu da, öğretmenlerin motivasyonunu artıracaktır.
. ▶ Öğretmenliğin toplumda teknisyen öğretmen olarak algılanması sonucunda, mesleğin statüsü zarar görmektedir. Öğretmenlerle ilgili geliştirilen bu olumsuz algının değiştirilmesi gerekmektedir. Bu da ancak yapısal bir dönüşüm ile mümkün olabilecektir.
▶ Mesleğe seçim aşamasında özel kriterler aranmalıdır, mesleki ve kişisel potansiyel göz önünde bulundurulmalıdır, öğretmenliğin herkesçe yapılabilen, kolay bir meslek olduğu imajının değişmesi gerekmektedir.
▶ Kariyer basamakları ve ödüllendirme sistemlerinde düzenlemeler yapılmalı, bunun için objektif kriterler belirlenmelidir. Bu uygulamalarla öğretmenleri motive edecek faaliyetler gerekmektedir..
▶ Öğretmenlerin mesleki algılarının olumsuza dönüşmesini engellemeyi amaçlayan prosedürler uygulanmalı, örgütsel yapı içinde öğretmenlerin karar alma süreçlerine aktif katılımları hızla sağlanmalı ve eğitim politikalarının oluşturulmasında uygulamanın içinde olan öğretmenlerin de görüşleri dikkate alınarak, öğretmenlerin kendilerini daha değerli hissetmeleri sağlanmalıdır.
[1]Çelikten ,Mustafa ,Şanal, Mustafa, Yeni ,Yeliz, Öğretmenlik Mesleği Ve Özellikleri,
Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı : 19 Yıl : 2005/2 (207-237 s.)
[2]Türk Eğitim Derneği(Ted),Tedmem Ankara Rapor Dizisi 3, (24.11.2014), Öğretmen Gözüyle Öğretmenlik Mesleği, s.6-64
[3]MEB Öğretmen Yetiştirme Ve Geliştirme Genel Müdürlüğü(2017),Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi(2017-2023),s.26
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.